Siyaset

TBMM Başkanı Şentop: Küreselleşme, bizi bütün insanlar olarak birbirimize bağladı

TBMM Başkanı Şentop, "Küreselleşme, bizi bütün insanlar olarak birbirimize öyle bir bağladı ki bundan sonra dünyanın her yerinde ve herkes için asgari düzeyde insani hayat standardı olmadığı sürece hiç kimse huzur içinde olamaz." dedi.

TBMM Başkanı Şentop: Küreselleşme, bizi bütün insanlar olarak birbirimize bağladı
11-01-2023 21:02
Ankara

Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde "Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı" düzenlendi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı konferansta, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ve Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut birer konuşma yaptı.

Şentop, KDK'nin kuruluş sürecine ilişkin bilgi vererek, kurumun kuruluşunun, Anayasa'nın 74. maddesindeki "dilekçe hakkı" başlıklı bölümde düzenlendiğini anlattı.

Türkiye'de dilekçe hakkının kullanımının bir nevi özel yolu olarak KDK'nin Meclis bünyesinde varlık kazandığını belirten Şentop, kurulduğu tarihten bu yana KDK'nin insan haklarının korunmasında etkili ve sonuç alıcı çalışmalar yürüttüğünü söyledi.

"İnsan hakları konusu halen dünyanın en sorunlu alanlarından"

Kurumun kararlarının hukuken bağlayıcı olmamasına rağmen idarenin çok büyük bir oranla kararlara uymaya çalışmasının, büyük bir ihtiyaca cevap verdiğinin işareti olduğunu aktaran Şentop, insan hakları konusunun, ulusal ve uluslararası alandaki kurumsallaşmaya rağmen halen dünyanın en sorunlu alanlarından biri olduğunu ifade etti. Şentop, yakın zamanda dünyanın gözü önünde gerçekleşen insan hakları ihlallerine dikkati çekti.

TBMM Başkanı Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyada insan haklarının bu kadar çok konuşulduğu, insan haklarıyla ilgili ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bu kadar çok yapıldığı, mekanizmaların kurulduğu bir dönemde, insan hakları ihlallerinin değişmez ve güncel bir gündem maddesi olmasını esaslı bir şekilde sorgulamamız gerekir. Sorun nerede? Sadece uygulamayla ilgili bir sorun mu var yoksa bir anlayış, paradigma sorunu mu var? Eğer yaşanan insan hakları sorunları münferit olsa, sayıca çok olsa da anlamlı bir bütünlük oluşturmayacak şekilde farklı sebeplere dayalı olarak çıksa belki bir uygulama sorunundan söz edebiliriz. Ama ihlaller ve onların sebepleri anlamlı bir bütünlük ve tanımlayabileceğimiz bir çerçeve gösteriyorsa o zaman bir zihniyet, bir paradigma sorunundan söz etmek gerekir. Sorun esasen insan hakları paradigmasında, zihniyetindedir."

"Kültürel kodlardaki zihniyet farkı, çifte standartlı uygulamalara yol açıyor"

İnsan haklarına dair kültürel kodlardaki zihniyet farkının, çifte standartlı uygulamalara yol açtığını ifade eden Şentop, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla bugün Afrikalıların, Asyalıların, doğuluların, Müslümanların, yabancıların, göçmenlerin yaşadıkları sorunun temelinde, kelimeler soyut genel anlamlarına kavuşmuş olsa da hala o zihnin arkasındaki paradigmanın yani yazılımın varlığı yatmaktadır. Avrupa dışına çıktığınızda farklı bir insan hakları konsepti, beyaz olmayan insanlara karşı farklı bir insan hakları konsepti, Müslümanlara karşı farklı bir insan hakları konsepti, kadınlara karşı farklı bir insan hakları konsepti, batılı zihin dünyasının tarihi zihinsel kodlarında, DNA'sında yer alan tanımlara dayanmaktadır."

Bu insan hakları yaklaşımının Batı sınırları dışında hukuki bir konu olmaktan çıkarak bir politik araca dönüştüğünü dile getiren Şentop, şöyle devam etti:

"Küreselleşme, bizi bütün insanlar olarak birbirimize öyle bir bağladı ki bundan sonra dünyanın her yerinde ve herkes için barış, çifte standartsız insan hakları, asgari düzeyde insani hayat standardı olmadığı sürece hiç kimse huzur içinde olamaz, huzur içinde kalamaz. İnsanı esas alan, bir tarağın dişleri gibi insanların tam ve gerçek manada eşitliğine dayanan, politik bir araç olarak değil sadece hukuki bir konu olarak görülen bir küresel insan hakları doktrini, artık sadece bir teorik, ahlaki tercih meselesi değil, zorlayıcı bir dünya gerçekliği haline gelmiştir."

"207 bin 403 yazılı şikayet başvurusu aldık"

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç da konuşmasında, kurulduğu günden bu yana toplumun her kesimiyle temas kurduklarını, sivil toplum örgütleri, üniversite ve medya kuruluşlarıyla çok sayıda ortak çalışma yürüttüklerini bildirdi.

Malkoç, "Bu süreçte 207 bin 403 yazılı şikayet başvurusu aldık. Bu başvurulardan 205 bin 639'unu karara bağladık. Ayrıca mail, mektup, telefon yoluyla, faksla veya gelerek yüz yüze 1 milyon insan bize danıştı. Onlara hukuki yardımda bulunduk, yol gösterdik ve destek olduk. Bu gayretlerimiz ve çabalarımızın sonucunda idareye karşı verdiğimiz tavsiye kararlarına uyma oranı yüzde 20'lerden yüzde 79'lara çıktı. Bu oranın onlarca, yüzlerce yıldan beri ombudsmanlığın bulunduğu Avrupa'da yüzde 80'lerde olduğu düşünüldüğünde aldığımız mesafe açıkça ortaya çıkmaktadır." görüşünü paylaştı.

İdare ile vatandaş arasındaki ihtilafların mahkemeye intikal etmeden çözümünü hedeflediklerini vurgulayan Malkoç, adaletin ve hakkaniyetin gerçekleşmesine destek olmak istediklerini aktardı.

KDK'nin daha hızlı, etkin ve güçlü olması için taleplerini kaydeden Malkoç, "Kurumumuza resen inceleme yetkisi verilmesini, yine kurumumuzda yatırım ofisi ombudsmanlığının kurulmasını, denetim ve inceleme görevi yapan yüksek yargı ve Sayıştayın statüsündeki gibi kamu denetçiliğinin de statüye kavuşmasını istiyoruz. Ayrıca, uzmanlarımıza Anayasa Mahkemesi raportörü ve Sayıştay raportörü gibi statü verilmesini talep ediyoruz." diye konuştu.

"Türkiye için çok önemli"

Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ise ombudsmanlık ofislerinin, olgun ve etkili demokrasilerde kilit kurumlar olduğunu dile getirdi.

Güçlü ve etkili ombudsmanlık görevlilerinin, vatandaşların devlet kurumlarına güven duymalarını sağladığını belirten Meyer-Landrut, bunun vatandaşlar ve işletmeler için yararlarına değindi.

Ombudsmanlığın sağlam, şeffaf, etkili ve bağımsız bir hukuk sisteminin yürürlükte olduğu ülkelere katkısını anlatan Meyer-Landrut, "Bu, coğrafi konumu, gelişmiş altyapısı, Avrupa tedarik zincirleri ve pazarları ile ekonomik bağları göz önüne alındığında büyük potansiyele sahip Türkiye için çok önemli." dedi.

Türk ombudsmanı sayesinde 10 yıl gibi kısa bir sürede çok şey başarıldığının altını çizen Meyer-Landrut, "Böyle bir geleceği inşa etmek ve Kamu Denetçiliği Kurumunun hayati rolünü pekiştirmek için yasal yollara başvurma yetkilerinin güçlendirilmesine dikkat edilmelidir. Bu konuların ele alınması, Ombudsmanlık kurumunun etkinlik ve bağımsızlığının daha da güçlenmesine yardımcı olacaktır. Demokratik kurum ve insan haklarına destek, AB-Türkiye ilişkisinin mihenk taşı olmuştur. AB, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve bağımsız kurumların güçlendirilmesinde Türkiye'yi desteklemeye hazırdır." ifadesini kullandı.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER