Siyaset

Bahçeli: Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulmalı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulması gerektiğini, Rusya’nın bu konudaki sorumluluğunun ziyadesiyle fazla olduğunu söyledi.

Bahçeli: Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulmalı
23-02-2022 09:45
TBMM

Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuÅŸmada, Rusya ile Ukrayna arasında süregelen yüksek gerilimin günbegün boyut deÄŸiÅŸtirdiÄŸini ifade etti. Rusya-Ukrayna sınırında düşük tonlu çatışmaların yaÅŸandığı, bombaların patladığı, OHAL ilanlarının yapıldığı, sivillerin tahliye edildiÄŸinin anlaşıldığını belirten Bahçeli, "Bu iki ülke arasında sıcak gerginliÄŸi tırmandıran söz ve eylemlerin gittikçe yoÄŸunluk kazandığı da gözlemlenmektedir. Rusya Parlamentosunun alt kanadı olan Duma’da ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgelerinin ayrı birer bağımsız cumhuriyet olarak tanınmasını içeren tasarının onaylanarak Putin’e sunulması yangına körükle gitmekten baÅŸka bir anlam taşımamıştır." dedi.

Putin'in çözüm ortamının yeÅŸerebilmesi için bu iki bölgeye Minsk AnlaÅŸmaları çerçevesinde “Özel Statü” verilmesi gerektiÄŸini savunduÄŸunu aktaran Bahçeli, "Bu durum Ukrayna’nın fiilen güneyinden sonra doÄŸusundan da bölünmesinden baÅŸka bir anlama gelmeyecektir. Rusya DışiÅŸleri Bakanı’nın 'Batı’nın Ukrayna çevresindeki histerisi bizi ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸratıyor' sözlerindeki mana bütünlüğüyle Putin tarafından ifade edilen, NATO’nun doÄŸuya geniÅŸleme siyasetinden rahatsızlık duyulması, aynı oranda Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygıyla dengeli ve uyumlu olmamıştır. Menzili 2 bin kilometreyi bulan hipersonik füzelerin durup dururken Rusya eliyle Akdeniz’e taşınması da bizim nazarımızda son derece kuÅŸkulu bir adımdır." diye konuÅŸtu.

"Hem ABD hem de Rusya ÅŸu andaki statüko çerçevesinde söylersek barış ve istikrara hizmetten ne yazık ki uzaklara savrulmuÅŸlardır." ifadesini kullanan Bahçeli, "Rusya’yla güvenlik konularında müzakereye açığız" diyen Biden'ın, bir yönüyle Ukrayna’nın egemenlik haklarını da zedelediÄŸini kaydetti. Bahçeli, "Bizim bildiÄŸimiz, Ukrayna’nın vesayet altında olmadığı, iradesini yabancı baÅŸkentlere devretmediÄŸidir. Ukrayna’nın geleceÄŸini veya güvenliÄŸini konuÅŸacak tek mercii bu ülkenin yönetimini teÅŸkil eden kiÅŸiler, daha doÄŸrusu tüm Ukrayna vatandaÅŸlarıdır." deÄŸerlendirmesinde bulundu.

MHP olarak Rusya-Ukrayna arasında muhtemel bir savaşı kesinlikle doÄŸru bulmadıklarını, bu cinayet teÅŸebbüsüne hiç kimsenin ortak olmamasını temenni ettiklerini vurgulayan Bahçeli, "Barış, huzur ve istikrarın kökleÅŸmesi için diplomasi ve diyaloÄŸun tek çıkar yol olduÄŸuna inanıyoruz. SavaÅŸ yanlıştır, insanlığın kaybetmesidir. Ayrıca savaÅŸ çığırtkanlığı yapan, savaÅŸ çıktı çıkıyor yaygarası koparan ülkelerin asla iyi niyetli olmadığı kanaatindeyiz. Ä°tidalli, ihtiyatlı, saÄŸduyulu ve soÄŸukkanlı politikalar her ülkenin çıkarınadır. Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulmalıdır. Rusya’nın bu konudaki sorumluluÄŸu ziyadesiyle fazladır." dedi.

Son bilgiler dahilinde, Rusya-Ukrayna krizinde tarafların diplomatik çözüm konusunda uzlaştığının telaffuz edilmesinin iyimserliği ve umudu her risk ve tehdide rağmen tazelediğini dile getiren Bahçeli, Rusya ile Ukrayna arasında kıvılcımı tutuşturulan bir çatışma ve savaş halinin, bölgesel ve küresel çapta büyük sarsıntılara, devasa yarılmalara yol açacağını söyledi.

Devlet Bahçeli, ABD ile Rusya’nın bu savaÅŸ ihtimali üzerinden nüfuz alanlarını geniÅŸletme arayışlarının, birbirlerinin gücünü tartma stratejilerinin, tehdit altındaki ülkelere daha da yerleÅŸme siyasetlerinin adil, adalet, ahlak ve hakkaniyet ölçüleriyle bütünüyle ters olduÄŸunu ifade etti.

"Münih’te hangi sıfat, hangi görev, hangi sorumlulukla bulunmuÅŸtur?"

Dünya Rusya-Ukrayna arasındaki cepheleÅŸmeye kilitlenmiÅŸken, Münih Güvenlik Konferansı’na katılanlar arasındaki bir ismin de gözlerine çarptığını belirten Bahçeli, Türkiye’yi temsilen Milli Savunma Bakanı bu konferansa katılmışken, Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı’nın da Münih’e gitmesinin dikkatlerini çektiÄŸini söyledi.

"Belediyenin iÅŸleri bitti de sırayı Münih Güvenlik Konferansı mı aldı? Ä°stanbul Belediye BaÅŸkanı Münih’te hangi sıfat, hangi görev, hangi sorumlulukla bulunmuÅŸtur? Bu ÅŸahıs ne geziyor Münih’te? Ne arıyor Konferans koridorlarında? Neyin lobi çalışmasını yapıyor?" sorularını yönelten Bahçeli, "Åžayet bizim bilmediÄŸimiz, sır gibi mahfuz tuttuÄŸu bir görevi varsa söylesin de öğrenelim." dedi.

Ä°mamoÄŸlu'nun açık açık Türk demokrasisinin yetersizliÄŸinden bahsettiÄŸini aktaran Bahçeli, "Ä°stanbul’un demokrasiye aç olduÄŸunu, Türkiye’de demokrasinin sakatlandığını, ama ölmediÄŸini, kurumların yıprandığını, Avrupa deÄŸerlerine ve demokratik normlara özlemin arttığını ifade etmiÅŸ. Ä°stanbul Belediye BaÅŸkanı, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, hiçbir yüz kızarıklığı emaresi göstermeden Türkiye’yi kötülemiÅŸ ve kötü göstermiÅŸtir. Bu jurnalciliktir, köksüzlüktür, kimliksizliktir, skandal bir rezalettir. Türk milletinin oyuyla seçilen bir belediye baÅŸkanının yabancı ülkelerde milletin irade, tercih ve takdirinden ÅŸikayet etmesi kararmış ve fosilleÅŸmiÅŸ zihniyetini ele vermiÅŸtir." diye konuÅŸtu.

İmamoğlu'nun Cem Özdemir ile fotoğraf çektirmesini de eleştiren Bahçeli, şunları kaydetti:

"Türk ve Türkiye düşmanlığı aleni olan, PKK ve HDP sevdasını her fırsatta dile getiren devÅŸirilmiÅŸ sözde siyasetçi Cem Özdemir isimli ÅŸarlatanla fotoÄŸraf çektirip kucaklaÅŸması soysuzluÄŸun ete kemiÄŸe bürünmesidir. Bu Türkiye muhalifi çürümüşle aynı kareye girmek, beraberce gülücükler saçmak PKK’yla buluÅŸmak demektir, HDP’ye zeytin dalı uzatmak demektir, haçlı emellerine ikram demektir, bölücülüğe hizmet demektir, ÅŸerefli bir davranış da sayılamayacaktır. Ä°stanbul sorun yumağı olmuÅŸken, Münih’te gezen, siyaset cambazlığına heves eden, destek toplamaya çalışan, kulis yapmaya kalkışan Ä°mamoÄŸlu’nun Ä°stanbullu kardeÅŸlerimin iradesini hiçe saydığı, Batı'nın maÅŸalığına talip olduÄŸu ayan beyan ortaya çıkmıştır. Ä°stanbul demokrasiye aç olsaydı, sen ekmeÄŸe muhtaç olurdun. Ä°stanbul demokrasiye aç olsaydı, Münih’in yolunu zor bulurdun. Türkiye’de demokrasi sakat olsaydı, belediye baÅŸkanlığı koltuÄŸuna oturmayı ancak rüyanda görürdün. GittiÄŸi yabancı bir ülkede, Türkiye aleyhine tezviratlar yapan bir iÅŸbirlikçiye aziz milletimizin ne yapacağını, nasıl bir demokrasi diyetini müstahak göreceÄŸini, kabaran siyasi hesabı hangi vasıtalarla soracağını eninde sonunda herkes görecek ve ÅŸahit olacaktır. Bizim gözümüzde Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı mefluçtur. Dahası yediÄŸi ekmeÄŸe, içtiÄŸi suya, soluduÄŸu havaya, bastığı topraÄŸa, aldığı maaÅŸa, kullandığı devlet imkanlarına haksızlık yapmış, karşı duruÅŸ sergilemiÅŸtir. Ãœmit ediyorum ki bu haksızlığın, bu vefasızlığın, bu kadir kıymet bilmezliÄŸin cevapsız ve cezasız bırakılmayacağı da mutlaka görülecektir."

"Şiddete tolerans gösterilemez"

Bahçeli, geçen hafta yaşı henüz 16 olan bir kız çocuğunun hunhar bir cinayetle hayattan koparıldığını ifade etti.

Şiddetin muhakkak önüne geçilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, "Kadınlarımıza, kızlarımıza, çocuklarımıza kasteden, yumruk atan, kurşun sıkan, bıçak sallayan alçakları en ağır şekilde cezalandırmak adalet ve hukukun temel görevi, hepimizin takibini yapması gereken başlıca konudur. Şiddete tolerans gösterilemez, iyi niyet hali uygulanamaz, pişmanlık hükümleri tatbik edilemez. Aksi olursa şiddet teşvik edilmekle kalmayacak, bir bakıma ödüllendirilmiş olacaktır." diye konuştu.

25-26 Şubat 1992'de 7 bin nüfuslu Hocalı'da bir soykırım suçu işlendiğini hatırlatan Bahçeli, aralarında çocukların, kadınların ve yaşlıların bulunduğu 613 soydaşın şehit edildiğini; 487 soydaşın yaralandığını, geride kalanların yerinden yurdundan edildiğini söyledi.

Türk'ün damarına basanların, vatanına göz koyanların, varlığına silah doğrultanların, bağımsızlığıyla oynayanların doğduklarına pişman edildiğini, layık oldukları hezimetle tanıştıklarını vurgulayan Bahçeli, "İnanıyorum ki Dağlık Karabağ'ın bütünüyle hak sahibi Azerbaycan'a geçeceği dönem de gelecek, başta Hocalı olmak üzere ecdat yadigarı vatan toprakları Türk milletinin emanetine mutlaka tevdi edilecektir. Çünkü Hocalı Türk'tür, Dağlık Karabağ Türk'tür, bu topraklar Türk'ün ebedi yurdudur." sözlerini sarf etti.

Bahçeli, Kafkaslar'da fiili işgal ve istila girişimi hevesine kapılanların, Türk yurtlarında yeni oyunlar peşinde koşmalarının "muhtemel bir tehdit" olduğunu dile getirerek, Kazakistan'da testi yapılan, hitamında Ukrayna hududuna sıçrayan kaotik iklimin bilhassa Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetleri'ne sirayet etmemesi hususunda azami bir dikkat ve uyanıklık içinde hareket etmek gerektiğini belirtti.

"Kurdun masası kurt sofrası olur"

"Zillet ittifakı"nın 6 artı 1 formatında planlayıp yuvarlak bir masa etrafında gerçekleştirdiği 12 Şubat toplantısının geçen hafta boyunca devamlı tartışıldığını anımsatan Bahçeli, bu toplantıya yönelik isabetli tespitlerinin haksız ve mesnetsiz eleştirilere uğradığını ifade etti. Bahçeli, "CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yuvarlak masanın altında yuvarlanan bölücülük odağı HDP'yi daha fazla saklayamamış, en sonunda HDP'nin yok sayılamayacağını, demokrasi konusunda özel bir vurgusu olduğunu söylemek durumunda kalmıştır. İşte bu suçüstü halidir. İşte bu itirafname CHP-PKK-HDP ve diğer zillet partileri arasındaki onursuz ilişkiyi tekraren gözler önüne sermiştir. Zira HDP'lilerin periyodik olarak dile getirdikleri tehditvari beyanları zilletin diğer ortaklarını fazlasıyla uyarmış, dahası uykularını kaçırmış ve masanın altındaki bölücü köstebeğin sisli yüz hattının netleşmesini sağlamıştır." değerlendirmesinde bulundu.

Toplantıya ilişkin en sivri çıkışı beklendiği ve tahmin edildiği gibi "altılı ganyanın favorisi Kobanili Serok Ahmet'in" yaptığını söyleyen Bahçeli, "Serokun akıl sağlığıyla ilgili ciddi endişeler taşıdığımı, bu şahsın derhal tıbbi bir müdahaleyle karantina altına alınması gerektiğini düşünüyor, bunu da acil bir ihtiyaç olarak değerlendiriyorum." görüşünü paylaştı.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Serok demiş ki 'Türkmen diyarı burası, gelenektir yuvarlak masa.' Doğrudur, burası Türk ve Türkmen diyarıdır. Ancak serok Ahmet'in bu diyarla bağı kopalı çok olmuştur, yuvarlak masanın gelenek olduğuna dair iddiası da kuyruklu yalanlarına bir yenisini ekleyen bayağı bir uydurma olarak hafızalara kazınmıştır. Onların sofrası Halil İbrahim sofrası, bizim soframız da kurtlar sofrasıymış. Halil İbrahim sofrası mı yoksa hüsran ve zillet masası mı olduğunu elbette milletimiz biliyor, görüyor, lazım gelen değerlendirmeyi de yapıyor. Bizim soframızın kurtlar sofrası olduğuna gelince, kurdun masası kurt sofrası olur, kurtların olduğu yerde kurtlar sofrası kurulur. Serok dikkat etsin, kurdun gözünü kan bürüdü mü Kobani'ye kaçmakla bile kurtulamaz. Serok Ahmet ayrıca şu hayret ve ibret verici iftirayı hiç utanmadan dile getirmiş: 'Bu memlekette 28 Şubat'tan son bahsetmesi gereken kişi Sayın Bahçeli'dir. Çünkü 28 Şubat'ın Başbakan Yardımcısı Bahçeli'dir'.

Bizimle ne zaman söz düellosuna girse rezil rüsva olan Davutoğlu bir kez daha şansını denemek için yalan kartlarını açmış, ağzının ayarını kaçırmış, ahlakının buharlaştığını kanıtlamıştır. Bak Davutoğlu, benim 28 Şubat 1997'de Başbakan Yardımcısı olduğumu ispat etmezsen namerdin en önde gidenisin, bu iddianı belgelendirmezsen müfteriliğin, münafıklığın, müzevirliğin, müfsitliğin en ileri, en zirve, en menfur ismi olarak anılacaksın. MHP, 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimden başarıyla çıkmış, 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulan 57. Koalisyon Hükümetine katılmıştır. 28 Şubat post-modern darbe girişimi ise 1997'de vuku bulmuştur. Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu, tıpkı üzümün üzüme baka baka karardığı gibi, birbirleriyle düşe kalka yalan makinesine dönüşmüşlerdir. Müslüman yalan söylemez, söyleyemez. İnsanım diyen yalana bel bağlamaz. Bağlarsa insan olamaz. Ama bunlar serok için geçerli değildir. Kılıçdaroğlu için mesele değildir. Zillete düşenler için önemli görülmemektedir."

Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "28 Şubat mağduruyum" demesinin masal olduğunu, sahip olduğu zihniyetin 28 Şubat'ın azmettiricisi ve provokasyon merkezi olduğunu dile getirdi.

"S-400 Hava ve Füze Savunma Sistemi'ni kime karşı kullanacağız" sorusunu soran, bu silahın gereksiz olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu'nun, gelinen aşamada şifrelerinin çözüldüğünü, devir işleminin tamamlandığını, kullanım kılavuzunun emperyalistlerin eline geçtiğini belirten Bahçeli, "Dostu tanımayan, düşmanı bilmeyen Kılıçdaroğlu'na ve zillet ortaklarına Türkiye'nin teslim edilmesi fecaate ve milli çözülmeye davettir. Buna da göz yummamız mümkün değildir. İstismar bunlarda, iradesizlik bunlarda, ilkellik bunlarda, itibarsızlık bunlarda, çarpıtma bunlarda, aldatma bunlarda, hayal tacirliği bunlarda. Siyasi kalpazanlık da bunların ortak unvanıdır." dedi.

"İktidar şarkıyla kurulmadı"

Tarkan'ın bir şarkı sözü yazıp bunu da seslendirdiğini anımsatan Bahçeli, akbabalar leşe nasıl üşüşürse bu şarkıya da aynen musallat olanların çıktığını söyledi.

Bahçeli, "Tarkan 'geçecek' diyor, bunu da Anadolu'da yaygın bir ağız şivesiyle söylüyor. Elbette geçecek, zor günler geçecek, zillet geçecek, terör geçecek, sıkıntılar geçecek, salgın geçecek, felaketler geçecek, sorunlar bitecek, Allah'ın izniyle de buna az kaldığı görülecek." görüşünü dile getirdi.

Kürsüde elinde 6 yazan bir tabela gösteren Bahçeli, "6 rakamına lütfen dikkat buyurunuz. Bu rakamı ters çevirdiğimizde tabiatıyla 9 rakamı ortaya çıkar. Mesele bakmak değil, görmek, görüleni tüm berraklığıyla göstermektir. Biz 6'ya bakınca gördüğümüz 6 oktur, yuvarlak masa çevresinde kurulan tuzaktır, tertiptir, tezgahtır, karamsarlıktır, kumpastır, Türkiye'nin sırtına bindirilmek istenen ağır külfettir. 6'yı çevirip 9 rakamına bakınca da gördüğümüz huzurdur, havaya kaldırılan 9 tuğdur, parlayan 9 ışıktır, sosyal ve ekonomik sorunların süratle geçeceğinin müjdesidir, Cumhur İttifakı'nın 2023'te açık ara öne geçeceğinin simgesidir. Nitekim çoğu gitmiş azı kalmıştır." diye konuştu.

Tarkan'ın şarkı sözleriyle Kovid-19 dönemini kastettiğini söylediğini aktaran Bahçeli, "Niyet okuyucuları mevzi üstüne mevziye girerek fitne yayıyorlar. Ayıptır ayıp. Bu saptırmanın, bu kandırmacanın, bu gafilce inadın kime ne faydası vardır? İktidar şarkıyla kurulmadı, hükümet şarkıyla oluşmadı, velev ki iddialar doğru olsa bile bir şarkıyla yıkılmaz, yıkılamaz, bu tekerlek bu tümsekte kalamaz." ifadesini kullandı.

Fethi Tevetoğlu'nun, "Çiçek açar güneş soldursun diye/Ben de Türklük için kurban doğmuşum/Anamdan Tanrı'ya son bir hediye/Ben de Türklük için kurban doğmuşum/Dedem değirmenci, babam kaptanmış/Ninem tarlalarda kavrulmuş, yanmış/Bir çift ağam yurda sunulan kanmış/ Ben de Türklük için kurban doğmuşum." dizelerini okuyan Bahçeli, şöyle devam etti:

"Bir kısmını paylaştığım bu şiiri kaleme alan, davamızın iftihar burçlarından olan saygın büyüğümüz merhum Fethi Tevetoğlu'dur ve onun kardeş torunu Tarkan'dan başkası değildir. Buradan zillet ittifakına ekmek çıkmaz. Tarkan'dan zilletin Tarzan'ı çıkartılamaz. Vehme gerek yoktur, kuşkuları provoke etmenin faydası yoktur, bir şarkı sözünden yeni bir kutuplaşma sayfası açmanın hiç kimseye, hiçbir kesime sağlayacağı bir şey yoktur. Her şey geçer, kaldı ki hayat geçiyor, ömür geçiyor, hepsinden önemlisi Allah bizlere Sırat Köprüsü'nden geçmeyi nasip ve müyesser eylesin. Geçmeyecek olan şeyler de vardır: İhanetin sızısı geçmez, kötü sözün yarası geçmez, şehitlerimizin acısı geçmez, mücadelenin sıcaklığı geçmez, davaya bağlılığımız geçmez, Türk ve Türkiye sevdamız asla geçmez, geçemez, geçmeyecektir.

Özellikle bu haftaki konuşmamın geçtiğimiz günlerde provasını yapanlar, Tarkan'ın şarkı sözlerini beka meselesine bağlayacağımı söyleyenler, şimdi dağılabilirler, aynanın karşısına geçip kendi hallerine katıla katıla gülebilirler. Konuşmalarıma bu kadar merak saranlar fazla çırpınmasınlar, kendilerini çok zorlamasınlar, kişiliği olmayanların başkasını taklitle zaman geçireceklerini de akıldan çıkarmasınlar. Bilsinler ki karga bülbülü taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü şaşırırmış. Tarkan'dan muhalif bir figür üretme peşine düşenler; önce onun 'kıl oldum abi' şarkısını dinlesinler ya da 'başkası olma kendin ol' şarkısına tereddütsüz kulak versinler.

Türkiye'nin geleceğini davranışları taklit, düşünceleri satılık, değerleri savruk, siyasetleri kavruk olan asalaklar tayin edemeyecek, Cumhur İttifakı'nın muazzam iradesine pranga vurmaya hiç kimsenin nefesi yetişmeyecektir. Sanatçı sanatını icra etmeli, alim ilmiyle konuşmayı bilmeli, siyasetçi de siyasetini ahlaki ve milli sınırlar içinde yapmaya çalışmalıdır. Yani herkes kendi işine bakmalı, kendi alanıyla sınırlı kalmalıdır."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÃœRKÄ°YE GÃœNDEMÄ°
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER