Türkiye ile Rusya arasındaki benzerlikler ve yakınlıklar
Moskova
Küçüklüğümüzde Sovyetler Birliği ‘SSCB’ kısaltmasıyla derslerimize, filmlere konu olan büyük ölçekli bu ülkeyle soğuk savaş döneminde iki kutuplu dünya sisteminden günümüze çok değişiklikler oldu…
1920 ve 30’larda uzunca bir flört döneminin ardından Sovyetler Birliği’nin 1958’de Boğazlar üzerindeki yüzyıllarca süren iddiasından nihayet vazgeçmesi üzerine, 1960’larda belli bir yumuşama oldu. Savaş sonrası dönemin büyük bir kısmında ise Türkiye ve SSCB, Soğuk Savaş barikatlarının farklı saflarından birbiriyle yüzleşti. Bu karşılıklı teyakkuz, Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle sonuçlandı.
Rusya olarak karşımızda olan bu devletin de bizim gibi topraklarının bir kısmı Avrupa ve Asya olmak üzere geçiş bölgesindedir ayrıca Rusya’nın en büyük Müslüman nüfusa sahip ülke olarak Türkiye’nin hemen ardından ikinci sırada yer aldığı, Avrupa’da sıklıkla unutulmaktadır.
Türkler olarak doğal kaynaklarımız kısıtlı olduğundan kaynak olarak inşaat ve turizm insan işgücümüz 1980’lerde yükselişe geçmiştir; önceleri Libya’da şantiyeler alınırken, 90’larda Sovyetler’in çöküşüyle Rusya’nın yeni yapılandırılmasında Türk işçilerimizin, mühendislerimizin payı büyüktür; Türk inşaat şirketleri hastaneleri, alışveriş merkezlerini, fabrikaları ve son olarak da toplu konut yapımlarını kısa sürede tamamlayarak ilgili şehirlerin yapılanmasına katkı sağlamıştır.
Bu çalışma sürecinde Türk-Rus tanışmaları yükselmiş ve evlilikler artmıştır, buna istinaden Ruslarla ortak yönlerimiz de ortaya çıkmış, birbirimizin kültürlerinin, ailevi yakınlaşmalar sonucu tanınmasını da sağlamıştır.
Ülkelerin kendini tanıtma amacıyla kültür ve turizm bakanlıklarının yaptığı tanıtım fonları, festivaller yararlanır ancak bazen devlet teşviği olmadan yapılmış dizi film veya ortak yapılan projeler çok daha etkili olabilmektedir.
Rusya’da kaldığım sürece fark ettiğim Ruslar, 90’lara kadar ve sonrası Türkler hakkında az bilgiye sahiplerdi, 1986 yılı yapımı ‘Çalıkuşu’ dizisinin Rusya’da gösterilmesinin etkileşim yaratmış olması, oradaki film giriş jenerik müziğinin piyanoda öğrenilerek, öğrencilerinin bunu derslerde kullanması güzel bir nostalji olmuştur; daha sonraları, inşaat firmalarımızın büyük projelerde görev almaları, turizmin gelişmesiyle Türkiye’ye gelen Rus turist sayısının artması, günümüz Türk dizilerinin Rusya’da popüler olması ve Türkiye’de konut alarak yerleşen Rusların sayısının artması bu etkileşimlerin sonucudur.
Antalya, İstanbul başta olmak üzere artık marketlerde, sokakta apartmanda komşumuz olarak Rusları görmekteyiz; bunu yadırgamıyoruz çünkü yaşayanlar dışında aile olmuş olan ve artık sonraki nesili belirleyen kuşaklar da ortaya çıkmış durumdadır; bunu iç zenginliğimiz olarak kabul etmeliyiz aynı şekilde onların da Rusya’da bulunan ailelere aynı sıcaklıkla yaklaştıklarını tahmin ediyorum.
Hem Asya hem Avrupa geçiş yolu üzerinde bulunan ve tam olarak iki tarafa da ait olmayan bu halkların üstte belirttiğim ortak paydalarından dolayı birbirlerini anlamaları ve ortak yol alabilmeleri mümkündür ve bu zenginliğimizi, benzerliklerimizi bu stratejik coğrafyada birbirimizin lehine kullanmamız doğru olacaktır.
.
Erdinç Cündübeyoğlu, dikGAZETE.com