MARDİN’İN RAMAZAN ABİ’Sİ
Mardin’in Ramazan Abi’si Ramazan Değer de emanetini Hakk’a teslim edip, Ahiret yurduna göç etti.
Allah, Gani gani rahmet etsin, taksiratını affetsin.
OTEL YAZIHANESİ…
Ramazan Abi, Mardinli binlerce gencin hayatına dokunmuş, İslami bir şuura ermelerine vesile olmuş serdengeçti bir abimizdi.
Gençlerimiz, terör belasına kurban gitmesin; solcu, sağcı, kürtçü vs. olmasın diye evini işyerini açan, gelecek tehlikeleri umursamayan, sakin, dervişmeşrep biriydi.
Ancak;
Onun bu sakin tabiatı, karşı tarafın da sakin kalacağı manasına gelmiyordu. Tehditlerin ardı arkası kesilmezdi.
Ama o;
Umursamadan tebliğine sakin bir şekilde ve aksatmadan devam etti.
Onu tanıdığımda 1974 yılıydı.
Sokılbakar (İnekler Çarşısı) girişinde köy ve kasabalardan gelenlere hitap eden küçük bir otelleri vardı.
O otelin yazıhanesi 5-6 m2 büyüklüğünde minik bir alanda, her zaman masanın üstünde ve koltuğun arkasında kitap yığılı olarak bulunur…
Ve;
Müşteriden çok biz yaşta delikanlıların uğrayıp, dip dibe oturduğu bir mekândı yazıhanesi.
Burası aynı zamanda;
Kitapları ucuz bir şekilde temin edebileceğimiz yerdi. Bu arada yaptığımız tatlı sohbetlere doyum olmazdı.
Sohbet derken;
O konuşur biz dinlerdik. Biz o zaman 15-16 yaşlarında ne biliyorduk ki, sohbet edelim. Yanına, onu dinlemeye giderdik.
Daha sonra;
MTTB açılınca orada toplanır olduk…
Ama…
Asıl tartışmalı ve üst üste yığılarak dinlediğimiz sohbetler, Ulu Cami yanındaki Din Görevlileri Derneğinde olurdu.
RAMAZAN ABİ BU SEFER EVİNİ AÇIYOR…
İstanbul’a Üniversiteyi okumaya geldiğimde Otelin kapandığını ve artık gençleri evinde kabul ettiğini öğrenince artık biz de evine gider olduk.
Evine her gittiğimde kütüphanesinden seçtiği bir-iki kitabı hediye etmeden beni göndermezdi.
Bir gün;
“Şunu da al!.. Şunu da!.. Bunu da!..” derken kucağımın kitap dolduğunu hatırlıyorum.
Hâlbuki;
Maddi durumu da iyi değildi ama sadece bana değil birçok kişiye kitap hediye etme konusunda çok cömertti.
12 EYLÜL…
Ramazan Abi’nin neredeyse tüm mesaisi gençlerin teröre bulaşmasını önleyerek, onların şuurlu birer Müslüman olarak yetişmelerini sağlamakla geçiyordu.
Ama bu iyi niyeti bir işe yaramadı.
12 Eylül darbecileri, onu sanki bir terörist başıymış gibi muamele ederek meşhur Diyarbakır zindanlarına attılar.
Oysa;
Evdeki aramalarda ellerine geçirdikleri sadece kitaplarıydı.
İŞKENCE…
Diyarbakır Cezaevinde gördüğü işkenceler, onun sonraki hayatını da etkileyecek ve son 10-15 yılını o çok sevdiği arkadaşlarından ayırıp, inzivaya itecekti.
ŞÖHRETİ MARDİN SINIRLARINI AŞIYOR…
Hâlbuki üniversite yıllarımda, Ramazan Abi’nin şöhreti Mardin sınırlarını aşmış, yaptığı hizmetler takdir görmüş, İstanbul’a döndüğümüzde camiamızın liderleri, onun hal ve hatırını bizden sorar olmuştu.
Ama şimdi;
Mardin’e giderken evinin kapısını çalmaya korkuyorduk.
Oysa, amcamın kızıyla evlendiği için artık akraba da olmuştuk.
Artık nasıl bir işkenceden geçmişse, izleri taa yıllar sonra nüksedebiliyordu.
“RAMAZAN ABİ” LER AZALIYOR!..
Geçen ay Muvaffak Yükseloğlu, dün Ramazan Abi yavaş yavaş aramızdan ayrılıyorlar.
Bunların yeri de maalesef doldurulamıyor.
NEDEN!..
Çünkü Ramazan Abi, istese ticarete atılır para kazanma yolunu seçebilirdi.
Ama öyle yapmadı; tam aksine; gençleri yetiştirmek için hem okulunu çok geç bitirdi hem de evliliğini ertelemek zorunda kalmıştı.
O, gençliğini İslamcı gençlik yetiştirmeye vakfetmişti.
Bunun için de defalarca ölüm tehditleri aldı, işkence gördü, çoluk-çocuğunu kıt kanaat geçindirmek zorunda kaldı.
Bugün aramızda bu fedakârlığı yapacak kaç kişi var?
Bu yüzden “yerleri doldurulmuyor” diyorum.
Mekânı cennet olsun.
Âmin…
.
Emin Batur, dikGAZETE.com