USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İskenderpaşa’nın Paşası

23-11-2020

İlk başörtüsü saldırısı kasıp kavuruyor ortalığı, ağızları laik bir kar boran sarmış.

Ankara İlahiyat’ın mezunlar gecesinde slayt gösterisi yapacağım. Dijital yeniyetmeler bilmez, o zaman pozitif filmlere ‘dialar’, ‘saydam’ da denirdi; özel projeksiyon makinalarıyla ekrana yansıtılırdı.

Bende, Birlik Sahnesi’nde miksere bağlı iki son model set var, tiyatroya para harcama da benim bağımlılığım.

Metni, İbrahim Sadri yazdı; ben de resimledim.

Ankara İlahiyat’ın dekanı da rahmetli Esat Coşan beyefendi.

Elbet en ön, ortada oturuyor.

Ben gösterinin kasedini, sahne kenarındaki görevlilere verdim.

Görüntüler için balkonun en önüne yerleştim.

Balkon hanımlara mahsus, “bu erkeğin burada ne işi var” gibi ihlas gibi görünen itirazlar yükselmedi değil.

Aldırmadım.

İyi gidiyordu gösterim; ne zaman ki Sezai Karakoç’un “Ey ulu sarıklı hocalar…” diye başlayan dizeleri duyuldu, gerisi kesildi.

Aşağıya koştum, elektrik kesilmişmiş; düpedüz yalan!

İçime ukde, Esat Coşan beye de açıklama imkanım olmadı.

Yıldan uzun zaman geçti, ne vesileyle bilemiyorum İskenderpaşa Camii’ne gittim.

Kabul aralığı gibi, dar uzun küçük bir odadayız, yan taraf trafiğinden anladım ki Hocaefendi yanda.

Görüşmek isteğimi bildirdim.

Kaşlar kalktı, suratlar asıldı, sanki Cumhurbaşkanı’na itimatnamemi sunacağım, önceden randevu almadan. 

O geliyor bu gidiyor.

Nihayet biri;

Hocaefendi sizi kabul edecek” dedi.

Hemen yandaki odaya geçerken bir el, kafama beyaz bir takke kondurdu.

Önce bir şükür namazı mı kılacağız yoksa?

Oda da neymiş; bayağı bir salon…

Esat Coşan hocaefendi, solda bir pencerenin önünde oturuyor, bağdaş kurmuş.

Önünde bir rahle.

Hemen arkasında da yaşlı bir bey sandalyede.

Ben de bağdaş kurdum karşısına.

Bir süre sonra kıpraşmaya başladım.

Müslümanlığımız yeni; henüz bağdaşa alışmamış beden.

Hocaefendi;

İsterseniz size sandalye getirteyim” dedi.

- Yok sağolun gerekmez…

Demez olaydım.

Sonunu bekleyin.

Hoca derya, sanat, müzik, edebiyat kaptırdık gidiyoruz.

- Hocam! Biz bazı kasetler yapıyoruz; İslam Tarihi’nden; müzik de oluyor içlerinde… “Caiz değil” diyenler çıkıyor da!

Hiç kulak asmayın, ben faaliyetlerinizi izliyorum, takdir ediyorum, Rabbim gayretinizi arttırsın” dediler.

Cesaretlendim.

- Sizin cemaatinizden bazı gençler de bu sahaya girmek istiyorlar; “İmamın Öldürülüşü”nü, sesli tiyatro haline getireceklermiş, ne dersiniz.

Olabilir tabii, ama cemaatin ismini kullanmasalar!” buyurdular.

Bir sohbet bir sohbet hiç kalkasım yok.

Ankara olayını zikretmeyi bile unuttum!

Hocam sohbetinizden ayrılmak istemezdim… Ancak önceden birine sözüm var” dedim.

Ve ayağa kalktım; yalan kalkamadım. 

Bağdaştan ayağım uyuşmuş, kalkarken sendeledim ve Hocaefendi’nin üstüne düştüm.

Gülüştük…

Bir daha da nasip olmadı görüşmek.

Bu olaydan 3 yıl kadar sonra Topkapı’da Anadolu Garajı’ndan bilet alacağım..

Motorumu, motor da neymiş, “Vespa”mı park ettim…

Yürürken, biri genç, diğeri yanındakinin babası yaşında iki kişi, yanıdan geçerken “Selamünaleyküm” dediler, “aleykümselam” dedim ve durdum.

- Müslüman, iki çift laf edelim değil mi?

- Biz Konya’dan geliyoruz… Çamlıca’da radyo açıyoruz da…

- AKRA-FM değil mi? Bizim İbrahimi de almışsınız.

Evet” dediler…

Laf bitti.

Yaşlı olan:

- Size rastladığımız da iyi oldu tevafuk, birgün uğrayın da sizinle de bir istişare edelim.

Dedi!

Patladım:

-Bana bak radyo kurulmuş… Kadron da tamam, sokakta bana rastlıyorsun. “Haydi gel senle de bir istişare edelim” ha!..

Ayıp!..

Benden değil, inancınızdan utanın! İstişare, İslami, ciddi bir kurumdur. Kahvehane sohbeti değil.

*

Esat Coşan hoca;

Cemaate değil cemiyete adam yetiştirmek gerek” derdi.

Şimdi ne eğitimi ne de öğretimi olanların tiyatrocu diye ortalığı kasıp kavurup, hakkımda “Soldan dönme” diye ihbar, itibar sarsma imzaları toplamalarına, Kültür kurumlarının yönetim noktalarında da kimlerin olduğuna ne derdi bilirim…

Allah, gani gani rahmet eylesin.

-“Hayatta Oynamam” Kitabımdan-

.

Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com

-Yeterince anlatamadım… Hani “insana ferahlık veren insanlar” vardır ya içinize çekesiniz gelir… Ender bulunan insanlardandı-

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Bünyamin
Bünyamin 3 yıl önce
Çok sıcak bir yazı teşekkürler de O kasete ne olmuş,neyi anlatacaktınız Esad Hocaefendi’ye ????,çok merak ettim.
İbrahim
İbrahim 3 yıl önce
Ulvi abi bizde Ankara’da okurken hiç kaçrmadığımız iki program olurdu. Biri cennetmekan Esad hocamızın programı öbürü ise Ulvi Alacakaptan İbrahim Sadri ikilisi.Allah hayırlı ömür versin.
Hrngztk
Hrngztk 3 yıl önce
Teşekkürler daha çok anmak gerekir ornekligin yayılsın ,ferahlanan artsın????????
Sadık Bilki
Sadık Bilki 3 yıl önce
Güzel bir hatıra yazısı.