USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Gazetecilerin dokunulmazlığı mı var?!.

Gazetecilerin dokunulmazlığı mı var?!.
28-06-2025

Gazetecilerin dokunulmazlığı mı var?!.

Fatih Altaylı’nın kendi ismiyle anılan "Youtube" sosyal medya kanalında yaptığı 20/06/2025 tarihli yayında, Cumhurbaşkanını hedef alan sözleriyle ilgili “TCK md. 310/2 delaletiyle 106/1” suçundan resen başlatılan soruşturma nedeniyle gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla ilgili tepki gösterenlerle destekleyenler, sosyal medyada neredeyse yarıştı!..

Suçsuz” olduğu vurgulanan destek paylaşımlarından hakaret ve küfürsüz olanlarının bazıları genelde şöyleydi…

- “Gazetecilik suç değildir. Gazetecileri susturma girişimi, otoriterliğin açık göstergesidir. Gazetecilik bir suç değil, halkın haber alma hakkıdır.”

- “Niyet, ölene kadar iktidarda kalmak ise, “artık istenmiyorsunuz” diyen gazeteciyi gözaltına almak teferruattır…”

- “Sen bana efelenemezsin.” Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Fatih Altaylı gazetecidir.”

- “Fatih Altaylı tutuklandı… Bir utanç sayfası daha açıldı.”

- “Fatih Altaylı da bunlar gibi el etek öpüp bedava devletin uçağıyla gezip, iktidarın hoşuna gidecek şeyler söyleseydi, baştacı edilirdi değil mi?”

- “Saraydaki üçüncü sınıf bir mafya tiplemesinin hedef göstermesiyle Gazeteci Fatih Altaylı tutuklandı! Bu kararı verenler, hesabını verecek!”

- “Gazeteci Fatih Altaylı'yı tutuklayarak hepimize gözdağı vermek istediklerini biliyoruz.”

- “İktidar yalakası gazeteci olursan Turizm bakanıyla tatillere gidersin... Muhalif gazeteci olursan, Fatih Altaylı gibi bir gece ansızın gözaltına alınırsın…”

- “Gazeteci Sayın Fatih Altaylı’nın bağlamından koparılan sözleri bahane edilerek tutuklanması, Türk hukuk tarihine yeni bir kara leke sürülmesi anlamını taşıyor.”

- “Bu güzel adamın, montaj videoyla Silivri'ye gitmesine sebep olanlar bilsin ki, "yarına kalır, yanlarına kalmaz."

- “Daha neler! Fatih Altaylı gözaltına alındı!!”

Ajansların geçtiği şekliyle Altaylı’nın söylediklerine de bakalım ve sonra değerlendirelim…

“…Şu anda AKP seçmeninin önemli bir bölümü ve MHP seçmeninin bir bölümü dışında hiç kimse böyle bir şeye onay vermez... Geçmişine bak bu milletin, yakın geçmişinden söz etmiyorum, uzak geçmişine bak, bu millet hoşuna gitmediği, istemediği zaman padişahını boğmuş bir millettir. Az buz değildir öldürülen, suikaste kurban giden Osmanlı padişahı, boğazlanan veya intihar etti süsü verilen. O yüzden öyle baktığın zaman bu halk her şeyden vazgeçebilir ya da vazgeçmiş gibi görünür ama seçme hakkının elinden alınmasından ve kendi kaderini kimin belirleyeceğini belirleme hakkının elinden sonsuza kadar alınmasından hoşlanmaz. O yüzdendir ki, burada hakiki bir diktatörlük kurma hayali olanlar asla kuramazlar. Tam kurduklarını zannederken bir de bakarlar ki kuramamışlar!..”

Altaylı’nın konuşması, tutuklanmayı gerektirir mi; hukuki boyutunu bilemiyorum fakat konuşmalarında saray, padişah, diktatörlük vs… gibi sözleri sürekli kullanan birinin veya başkasının; “Bu halk (cunta), başbakan astı” dedikten sonra, tepkiler gelince; “Ben konuşmamda Adnan Menderes’i kastetmedim” demesi ne kadar saçmaysa, Altaylı’nın konuşmasında da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kastedilmediğini söylemek o kadar saçma!..

Paylaşımların bazılarından bahsedeceğim ama özellikle konuyu gündemde tutup, aleyhinde sürekli paylaşımlar yapan ve Fatih Altaylı’yagazeteci müsveddesi” diyen Cem Küçük ile Altaylı’nın gazeteciliğini kıyaslamanın hem Fatih Altaylı’ya hem de gazetecilik mesleğine hakaret olduğunu belirtmeliyim!..

Diğer yandan; Altaylı’nın gözaltına alınmasından sonra eşinin, “Az önce Fatih’i aldılar. Nereye götürdüklerini bilmiyoruz” şeklindeki paylaşımına büyük tepki gösteren ve “nereye götürüldüğü belli değil, başına bir şey getirecekler, ne olacak” diye ortalığı velveleye verenlere cevap yazmıştım ama bir daha yazayım: İstanbul’da gözaltına alınan birini, polisin, ‘Çiçek Bar’a götürme durumu yok! Ya oturduğu semtin karakoluna ya da İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürürler!..

“Ortadan kaybedilmiş” ya da “faili meçhul” olmuş gibi paylaşımlar yapmak, mağdursanız, mağduriyetinizi artırmaz!..

İkincisi; “Daha neler! Fatih Altaylı gözaltına alındı!!” paylaşımı yapan Ayşenur Teyze’ye; Fatih Altaylı'nın dokunulmazlığı mı var?!. Siz hala 28 Şubat’ta postal yalayan veya daha öncesi gazetelerin hükümet devirip, hükümet kurduğu dönemin havasından çıkamamışsınız!..

Üçüncüsü; “Fatih Altaylı gazetecidir. Haber alma hakkımız elimizden alınamaz” türü paylaşım yapanlara…

Fatih Altaylı ya da başka bir gazetecinin gözaltına alınması veya tutuklanması kimsenin haber alma hakkını elinden almaz. Fatih Altaylı, bir ajans değil ve kimseye haber servis etmiyor. Kendisi de yorum yaptığı haberleri ajanslardan, gazete veya sitelerden alıyor! Türkiye’de başta Anadolu Ajansı olmak üzere İHA, DHA ve benzerleri gibi ajanslar vardır. Bu ajansların hepsinin kapısına kilit vurulursa, haber alma hakkınız elinizden alınıyor olabilir!

Dördüncüsü; “İktidar yalakası gazeteci olursan turizm bakanıyla tatillere gidersin... Muhalif gazeteci olursan, Fatih Altaylı gibi bir gece ansızın gözaltına alınırsın” yazanlara…

İsim vererek bahsettiği kişi, CHP iktidar olsa, belki o zamanın turizm bakanıyla da tatile gidebilecek!

Bazı haller kişilikle ve dönemin adamı olmakla ilgili bir durum fakat geçmiş dönemi bilmeyenler ya da bilmezmiş gibi yapanlar şunu atlıyorlar; Altaylı, turizm bakanıyla tatile gidenlerden çok farklı değildi!..

Resmi olarak başbakan göründükleri dönemlerde genel kurmay başkanlığı genel sekreteri özel kalem müdürünün ‘posta’lığını yapan Süleyman Demirel ve ofisboyları Mesut Yılmaz zamanında Fatih Altaylı şu anki yandaşları kıskandıracak bir konumdaydı!

Hükümet yıkıp hükümet kuruyorlardı!..

Özellikle 28 Şubat cunta döneminde nasıl bugünkü gibi her konuda uzman(!) olanlar, her gün ekrana çıkıyorsa, o zamanda; Bayram Meral, Rıdvan Budak, Kemal Gürüz, Kemal Alemdaroğlu, Nur Serter, Emin Çölaşan, Fatih Hilmioğlu, Ali Kırca, Uğur Dündar, Fatih Altaylı, Tuncay Özkan, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Mehmet Nuri Yılmaz, Zekeriya Beyaz, Vural Savaş; “Erbakan ile Genelkurmay arasında arabuluculuk yaparım” diyen İsmail Nacar, “Kendini kullandırma” diyen generale; “Beni siz de kullanın paşam” cevabı veren Mehmet Ali Birand, Ertuğrul Özkök, Yekta Güngör Özden, Reha Muhtar, Nuh Mete Yüksel, Fatih Çekirge, Cengiz Çandar, Önder Sav, Tarhan Erdem, Kemal Anadol, Mehmet Gül, Sabih Kanadoğlu, Türkan Saylan, Oktay Ekşi, Toktamış Ateş gibi her konuda uzman(!)lar dönemin ekran yüzleriydiler!

O dönem, bunların tamamı 28 Şubat darbecilerinin emrindeydi! Onlar kimi hedef gösterirse, bunları üzerine salıyordu! O zaman ve günümüzde de insanlara, “Alçaklar, şerefsizler, aşağılık herifler, köpekler” diyen Fatih Altaylı, kendi tabiriyle “cuntanın baş ‘köpekler’inden” biriydi!..

Cunta ve sonrası muhalif gazetelere keskin nişancılar ve zırhlı araçlarla baskınlar yapılıp, gazeteciler yaka paça götürülürken; o, kendisine yeni görev yazıp; 3 Mart 1997’de Hürriyet’teki köşesinde; “Yeni vatandaşlık görevim” başlığıyla, kılık-kıyafet kanununu (Kendisine sorsanız, kılık kıyafet kanunu sadece memurları bağlar diyecektir. O zaman, sivilleri niye ispiyon ediyorsun diye soran olmamıştır!) gerekçe gösterip, uymayanları yani başörtülü öğrencileri kastederek, onları kolundan tuttuğu gibi karakola götüreceğini, evlerini polise ispiyon edeceğini yazıyordu!.. Başörtülü öğrencilere ‘Fahişeler’ diyordu!..

28 Şubat döneminde cuntacıların postalını yalayan ve tapınan Altaylı’nın son dönemde bence dikkat çeken bir durumu daha vardı. O da; Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra ‘YouTuber’ olarak CHP'yi filan savunmayı bırakmış, sadece İmamoğlu’nu savunuyor ve iktidar eleştirilerini onun üzerinden yapıyordu!

İktidarı eleştir, ne söylersen söyle ama bütün konuşmalarını Ekrem'e bağlamanın bir nedeni olmalıydı!..

“Ekrem İmamoğlu’nun ödeme yaptığı gazeteciler” listesinde ismi yer almasa da şüphe uyandırıyordu!..

Fatih Altaylı’nın gözaltı ve tutuklanmasını, “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”e bağlamadan, aslının ne olduğunu ifade edelim…

Gazetecilik yapanlar, ekonomik olarak daha iyi imkanlara ve şöhrete sahip olmak için dönem dönem iktidar ve muhalefetin yanında yer alıp, iktidarı destekleyenler icraatları göklere çıkarırken, muhalifler de yerin dibine sokmaya çalışırlar! Herkesin bir görüşü olabilir, bu ayrı fakat siyasi görüşünü menfaate çevirmek için övme ve sövmenin devran değiştikçe bedeli oluyor!..

Adaleti gözeten bir duruşunuz olmaz ve muhalifseniz küfretmeden; iktidar yanlıysanız tapınmadan gazetecilik yapmazsanız, karşılığı olacağını yaşayarak her dönem bu şekilde öğrenebilirsiniz!

.

Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?