
ABD yine bildiğini okuyor!
Amerika Birleşik Devletleri, küresel istikrarın garantörü ülke yükümlülüklerini yerine getirmeden, kendi çıkarlarını ilerletmek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi bir üyesinin sahip olduğu yetkileri kötüye kullanmaya devam edecek gibi görünüyor.
Tekrardan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçilen Donald Trump, göreve başladıktan hemen sonra ekibi tarafından geliştirilen, devletin iç ve dış politikasına yönelik yaklaşımlarda ciddi bir değişiklik öngören bir dizi önlemi uygulamaya başladı.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Ofisi “Beyaz Saray”, Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere, uluslararası arenada çıkarlarını daha agresif bir şekilde teşvik etmeye yönelmeyi planlıyor.
Seçmenlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nin iç sorunlarına (göçmen sayısındaki ciddi artış, doğal afetlere yeterli yanıt verememe, ekonomik durgunluk, kamu borcunda benzeri görülmemiş bir artış, COVID-19 salgınına karşı etkisiz bir mücadele) bir çözüm talebini karşılamak amacıyla Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, dış politikada “Önce Amerika” yaklaşımını uygulamaya başladı.
Daha önce, diğer uluslararası örgütlerle birlikte, Birleşmiş Milletler’i, Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal güvenlik çıkarlarının önemini küçümsedikleri için açıkça eleştirerek; bu örgütlerin Vaşington’un savunma ve kolluk kuvvetleri politikaları söz konusu olduğunda “söz sahibi olmaması gerektiğini” belirtti.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, böylece uluslararası hukuku görmezden gelme ve uluslararası örgütleri kendi çıkarları doğrultusunda alaycı bir şekilde kullanma isteğinden oluşan Beyaz Saray’ın pozisyonunu özetledi.
Amerika Birleşik Devletleri, “Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine” ve iklim değişikliği sorunlarını çözme konusunda da benzer şekilde hareket ediyor.
Donald Trump, bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçildiği ilk döneminde Paris İklim Anlaşması’ndan çekildi. Kendisinden sonra Başkanlık görevine gelen Joe Biden, Amerika Birleşik Devletleri’ni bu anlaşmaya geri döndürse de ikinci kez Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçilen Donald Trump, ilk kararnamelerinden birinde, “ucuz ve temiz enerji” sağlamak için projeler uygulamakla ilgilenmeyen Amerikan endüstrisinin çıkarları doğrultusunda Amerika Birleşik Devletleri’ni anlaşmadan tekrar çekti.
Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin önceliklerine bağlı olarak uluslararası örgütleri “yeniden biçimlendirmek” için çaba sarf ettiğini gösteriyor.
Böylece, “adil bir dünya düzeni” oluşturmak için ortak çabaların önemini ve “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”ne ulaşma taahhüdünü ilan eden Vaşington, tüm Kolektif Batı'yı “silah altına” aldı. İstenmeyen ülkelerle ticaret ve ekonomik savaşı yoğunlaştırdı. Üstüne de geniş çaplı bir yaptırım kampanyası başlattı.
Tüm bunlar zaten Avrupa ülkeleri üzerinde olumsuz bir etki yarattı ve küresel ekonominin daha da parçalanmasına yol açıyor.
Bu tür eylemler, yoksulluğu ortadan kaldırma ve eşitsizliği azaltmaya yönelik on yedi hedefin birincisi ve onuncusuyla çelişiyor.
Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki Küresel Güney ülkeleri, Batılı ülkelerin “neo-sömürgeci” uygulamalarından muzdarip haldeler.
Yasadışı yaptırımlar, çok sayıda korumacı önlem, teknolojiye erişim kısıtlamaları, eşit ortaklık ilkeleriyle doğrudan çelişiyor ve Birleşmiş Milletler’in “Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine” ulaşmada ciddi engeller yaratıyor.
.
Ünver Sel, dikGAZETE.com
-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu (KTDF) Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Kurucu ve İcra Kurulu Üyesi, Nogay Kalkınma ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, Vietnam Eğitim ve Dostluk Derneği kurucu üyesi-