Antalya
Nasıroğlu, otizmin tam sebebi bilinmemekle birlikte ileri baba ve anne yaşı ile çevre kirliliğinin çok önemli etkenlerden olduğunu belirtti.
Nasıroğlu, anne karnında kullanılan ilaçlar ya da bu ilaçların aşırı ve az alınması gibi faktörlerin de otizmin şiddetini, varlığını tetikleyebildiğini söyledi.
Dünyada 31 çocuktan birinde otizmin görüldüğü bilgisini veren Nasıroğlu, bu oranın her geçen yıl arttığını dile getirdi.
Araştırmalarında otizm spektrum bozukluğu tanısı almış 1465 çocuk arasında bu tanıyı kaybeden 50 çocuğun demografik ve klinik özelliklerini incelediklerini anlatan Nasıroğlu, "Çalışmanın sonuçlarını bilimsel bir makale ile dünyaya duyurduk. 2 ve 3 yaş arasında tanı alan 50 çocuğun yoğun eğitim ve aile desteği ile tanıdan çıktığını gözlemledik. Araştırmamızda erken tanı ve müdahalenin iyileşme sürecinde kritik rol oynadığı ortaya çıktı. Bu 50 çocuğun otizm tanısı alma ortalaması 2,4 yaş. Tanıyı kaybetme yaşı da 5,5 yaş. Tüm çocukların zeka düzeyi normal. Tanıyı kaybeden çocukların yüzde 92'si devlet destekli özel eğitim almış." diye konuştu.
"Otizmli çocuklarda tanıdan çıkmak mümkün"
Otizmin toplumda genel olarak ağır bir hastalık olarak bilindiğini ifade eden Nasıroğlu, şöyle devam etti:
"Otizmle ilgili toplumdaki genel yaklaşık tanı bir kez konur ve hayat boyu devam eder. Bu, yanlış. Otizmli çocuklarda tanıdan çıkmak mümkün. Otizm belirtileri 2-3 yıl sonra ortadan kaybolabilir. Tanı ne kadar erken konulursa düzelme de o kadar iyi oluyor. Çünkü beynin 2-3 yaşında hızlı dönüşümden geçtiğini görüyoruz. Nöroplastisite dediğimiz beynin değişim kapasitesi özellikle 2-3 yaşlarında çok hızlı. Bu dönemde otizm riski olan çocuklar çok yoğun eğitim alırlarsa bazı çocuklarda otizme yol açan beyin bölgelerindeki fonksiyon sorunları kalıcı olarak düzelebiliyor. O yüzden tanının 1 gün bile erken konulması çok önemli."
"Haftada en az 20 saatlik eğitim almalı"
Çocuğun tanı konulduktan sonra otizm spektrum şiddetinin de önemine dikkati çeken Nasıroğlu, "Otizm şiddeti çocukta çok yüksekse düzelme ihtimali bir tık daha düşüyor ama asla düzelmez olan grup olarak görmüyoruz. Düzelme mümkün ancak ihtimali otizm şiddetinin daha az olduğu çocuklara göre nispi olarak daha düşük. En önemli olan zeka kapasitesi. IQ kapasitesi 70'ten yukarıda olan çocuklar daha hızlı ilerliyor, bu çocuklarda özel eğitim uygulamalarından çok daha verim alınıyor. Eğitimin yoğunluğu ve niteliği de çok önemli. Haftada en az 20 saatlik eğitim almalı. Yoğun bir eğitimle beyni değiştirmek istiyoruz. Beynin değişimi de otizm belirtilerinin azalması ya da kaybolması anlamına geliyor." ifadelerini kullandı.
"Erkek çocuk geç konuşur, bekleyelim' gibi bir yaklaşıma girmeyin"
Nasıroğlu, Türkiye'de özel eğitim kurumlarının dünya standartlarında olduğunu ailelerin daha önce başarısı kanıtlanmış eğitim programlarını uygulaması gerektiğini belirtti.
Ailenin eğitimin parçası olması ve aktif olarak yer alması gerektiğini anlatan Nasıroğlu, şunları kaydetti:
"En önemli konulardan bir tanesi de tanı için 3 yaş beklenmemeli. Çok yanlış bilinen bir husus. 'Erkek çocuk geç konuşur, bekleyelim' gibi bir yaklaşıma girmeyin. Erkek çocuklar geç konuşabilir ama bu oran çok yüksek değil. 'Çocuğumda otizm var mı?' diye bize gelen ailelerin çocuklarına yüzde 90 oranında otizm tanısı konuluyor. Artık 12 aydan sonra otizm taramaları yapıyoruz."
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com