BURSA
Marmara Denizi'nde oluşan müsilajı önlemek amacıyla 2021'de Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akpınar'ın yürütücülüğünde, Prof. Dr. Asuman Cansel ve Prof. Dr. Bülent Barış'ın danışman olarak yer aldığı TÜBİTAK-1001 projesi, bakanlık, sanayi ve üniversite işbirliğiyle uygulanmaya başlandı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, BUÜ ve Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) ortaklığında geliştirilen proje kapsamında her biri yaklaşık 2 metrekare alana sahip 250 yüzer bitki adası, Karacabey'e bağlı Hayırlar Mahallesi Ekmekçi mevkisindeki Çapraz Çayı'na yerleştirildi.
Projenin tanıtım toplantısında konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Su ve Toprak Yönetimi Daire Başkanı Menderes İşçen, müsilajla mücadelede asıl odaklandıkları noktanın Marmara Denizi'ne ulaşan azot ve fosfor yükünün azaltılması olduğunu söyledi.
İşçen, bu kapsamda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 2021 yılının Haziran ayında tüm kurum ve kuruluşların konuya topyekun müdahale edebilmesi için bir koordinasyon kurulu oluşturulduğunu hatırlattı.
Marmara Denizi Eylem Planı kapsamında belirlenen 22 maddeden 19'unun tamamlandığını bildiren İşçen, "Bu proje Türkiye'de ilk defa bu ölçekte uygulandı. 2021 yılında TÜBİTAK'ın müsilaj çağrısı kapsamında BUÜ'den Doç. Dr. Ayşegül Akpınar hocamızın çalışması pilot ölçekte denendi. Alınan dikkate değer sonuçların akabinde bu çalışmayı daha büyük ölçekte uygulamayı planladık ve bu projeyi Marmara ile ilgili yaptığımız çalışmaları her zaman danıştığımız bilim kuruluna, geçtiğimiz yılın sonundaki toplantımızda danıştık." diye konuştu.
İşçen, bilim kurulundan olumlu dönüş alınmasının ardından Çapraz Çayı'nın su kalitesinin güncel durumunun tespit edildiğini ve buradaki su kalitesine uygun bitki türlerinin tespit edilerek yüzer bitki adalarının üretildiğini anlattı.
Yüzer bitki adalarının özellikle tarım ve hayvancılık faaliyetleri sonucu oluşan azot ile fosfor yükünün büyük ölçüde gidereceğini düşündüklerini aktaran İşçen, "Yaptığımız pilot çalışmalarda ve dünyadaki benzer çalışmalara bakıldığında yılın belli zamanlarında yüzde 90'a varan kirlilik azalışı tespit ediyoruz. Bakanlık olarak bu projede makul ölçüde bir kirlilik azalışı görmemiz durumunda bunu bütün Marmara'yı besleyen yayılı kaynaklı kirlilik taşıyan derelerde uygulamayı planlıyoruz." ifadelerini kullandı.
İşçen, arıtma tesislerinin, ileri biyolojik arıtmaya dönüşmesi için verilen kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaştığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"2022 yılının Haziran ayında yürürlüğe giren düzenlemeye göre ilgili belediyelere 3 yıl süre verildi. Bu süre, bu ayın 15'inde dolacak. Maalesef bu konuda belediyelerce çok kayda değer bir ilerleme kaydedilemedi. Kanun düzenlemesinde, belediyelerin halktan topladıkları atık su gelirlerinin en az yarısını, atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülmesi için harcamaları şart koşulmuştu. Ancak bu konuda da ne yazık ki ciddi bir gelişme sağlanamadı."
"Bitkilerin çeşitli kirleticileri biriktirebileceği bir model oluşturduk"
Projenin yürütücüsü BUÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akpınar da BUÜ olarak 2021'de TÜBİTAK projesiyle gerçekleştirdikleri yüzer ada projesini hayata geçirmekten mutluluk duyduklarını belirtti.
Yüzer bitki adalarının ilk kurulumlarının yapıldığı yerin Marmara Denizi longozuna açılmadan önceki bir lokasyona tekabül ettiğini aktaran Akpınar, "Burada 6 farklı türden oluşan, çeşitli kirleticileri kendi bünyesinde biriktirebilecek bitkilerle bir model oluşturduk. 6 aylık dönemlerde bitkileri ve su analizlerini takip edip yaklaşık 2 yıl süren bu çalışmayı başlatmış bulunuyoruz." diye konuştu.
Akpınar, projenin Türkiye'de uygulamada ve sahadaki ilk örneklerinden birini teşkil ettiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Bu anlamda oldukça kıymetli. Bu projenin uygulanabilir hale gelmesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile DOSAB yönetimine çok teşekkür ediyoruz. BUÜ olarak bilimin ışığında yeni çalışmalarla yine birlikte olacağız. Müsilaja etmen olan ana kaynaklardan ana kirleticilerden iki tanesi azot ve fosfor ama bununla birlikte çeşitli kirleticiler de söz konusu olabiliyor. Bu yüzden 6 farklı bitki seçerek bu kombinasyonu farklılaştırdık. Bu yüzden çok ciddi bir biyokütle ihtiva ediyor. Anlamlı bir arıtım modeli olduğunu düşünüyoruz."
DOSAB Yönetim Kurulu Başkanı Levent Eski de projeye paydaşlık etmekten büyük mutluluk duyduklarını belirterek, projede emeği geçenlere teşekkür etti.
BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu da bakanlık, üniversite ve sanayi işbirliğini çok kıymetli bulduklarını belirterek, bu proje sayesinde bölgedeki çayların temizliğinde ciddi yol katedileceğine inandıklarını dile getirdi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com