?>

'Gözümüzü, gönlümüzü rehin almaya yeminli küresel bir dil var'

Yazar Leyla İpekçi, "Gözümüzü, gönlümüzü rehin almaya yeminli küresel bir dil, edebi bir üslup var. Dünyanın ve memleketin bugününde savaşın önemli bir kısmı da maneviyat, sanat ve kültür alanında veriliyor, verilmesi de gerekiyor." dedi.

Kültür Sanat - 7 yıl önce

İSTANBUL

Gazeteci yazar Leyla İpekçi, kültür ve sanatın sürekli arka planda bırakıldığına fakat gönüllerin fethinin, bir toplumun kültür ve sanatının ihya edilmesiyle mümkün olacağını belirterek, "Gözümüzü, gönlümüzü rehin almaya yeminli küresel bir dil, edebi bir üslup var. Böyle bir dönemde, dünyanın ve memleketin bugününde savaşın önemli bir kısmı da maneviyat, sanat ve kültür alanında veriliyor, verilmesi de gerekiyor." dedi.

Deneme ve roman türünde eserleri bulunan İpekçi, 37. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında gerçekleştirilen "Ayasofya Ramazan Sohbetleri"nin konuğu oldu.

"Savaşın önemli kısmı maneviyat ve sanat alanında veriliyor"

Edebiyat ve roman ilişkisinden bahseden yazar, dünyada görünür savaşlar var olsa da asıl savaşın insanın içinde, nefsinde ve benliğinde devam ettiğini söyledi.

İpekçi, kültür ve sanatın sürekli arka planda bırakıldığına işaret ederek, "Gözümüzü, gönlümüzü rehin almaya yeminli küresel bir dil, edebi bir üslup var. Böyle bir dönemde, dünyanın ve memleketin bugününde savaşın önemli bir kısmı da maneviyat, sanat ve kültür alanında veriliyor, verilmesi de gerekiyor. Çünkü savaş asıl topraktan öte gönüllerde kazanılıyor. Maneviyatı içselleşmemiş bir kültür sanatın canlandırılması ve insanlığın evrensel diline tahvil edilmesi mümkün değil. Oysa gönüllerin fethi, bir toplumun kültür ve sanatının ihya edilmesiyle mümkün." diye konuştu.

"Yeni bir medeniyet dilinin nüvelerini nasıl oluşturabiliriz?"

Dünyada hakim olan küresel yaşantı dilinin öfke ve şiddet kültürünün yüceltilmesini öğrettiğini aktaran İpekçi, şöyle devam etti:

"Bu dil, bizi yüzeyselleştiren bir dil. Ben bir romancı, kelimelerle yaşayan bir insan olarak, acaba bu dili nasıl yükseltebiliriz de hayatımızın manasını daha geniş bir şekilde nasıl tabir edebiliriz diye dertleniyorum. Yaşadığımız hayatı, toplumsal olarak baktığımızda, onun akislerinde kendi dilimizi nasıl koruyoruz, konuşuyoruz ya da konuşamıyoruz? Bu, benim gibi kelimelerle yaşayan insanların meselesi olması gereken, yaşayan kültür anlamında çok önemli bir konu."

İpekçi, "Yerli ve milli olmak" kavramının üzerinde durarak, "Sanat evrensel bir insanlık diline hitap eder. Kullandığımız, kültürümüzü oluşturan, ürettiğimiz dili sığ düzeyden kamil düzeye miraç ettirebilirsek, ancak o zaman dilimizi mana dili haline getirebiliriz. Benim anadilim Türkçe. Dil ayrımı yapmıyorum, anadiliniz neyse siz öyle anlayın. Ümmice, bilmeden konuştuğumuz, hepimizin mayasında olan, bizi besleyen bu dile ben Yunusça diyorum. Bu dilin imkanlarını nasıl kullanırız da edebiyatımıza, sanatımıza tercüme eder, buradan yeni bir medeniyet dilinin nüvelerini nasıl oluşturabiliriz? Bunu yapabildiğimiz ölçüde yerli ve milli kavramının evrensel boyutlarıyla karşılaşırız." ifadelerini kullandı.

"Bu dil bizim gönül dilimizdir"

Edebiyatın dil kullanımındaki önemine değinen Leyla İpekçi, şunları kaydetti:

"Dünyanın neresine gidersem gideyim, döndüm dolaştım Anadolu'nun bize bıraktığı bu dilin içinde, beni en çok özgürleştiren, bana en çok hürriyet veren aşk ve irfan dilinde buldum kendimi. Bu dilin çok farklı bir alanı olduğunu düşünüyorum. Mesela 15 Temmuz'da tecelli eden hikmette de bu sırlı dil var. Batının düşünce kuruluşlarında asla dokunamadıkları, rapor ettikleri yerlerde ulaşamadıkları bir dildir bu. Yunusça, bizi biz yapan, içinde fedakarlık, dayanışma, merhamet kültürü olan bir dil ama Yunus ya da onun gibi Hakk erenlerinin eserlerini aldığımızda onları anlamıyoruz. Bilmek dahi istemiyoruz. Çünkü zaten anlamayacağımızı düşünüyoruz. Oysa bu dil bizim gönül dilimizdir ve biz bilmeden kalbimize nakşolunmuş bir üsluptur. Yunus'un kullandığı dili anlamasak bile, bize söylediği manayı anlayabiliyoruz. Çünkü aşk ile söylenmiş. Bunu, sanatımızın bugününe yeniden canlandırmakla yükümlüyüz. En büyük sanatımız da insan olmaktır."

Muhabir: Musa Alcan

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
Haftanın Öne Çıkanları

"Bana icazeti halkım verdi"

2018-06-01 00:12 - Genel

'Türkiye'nin en ucuz gazı TANAP'tan gelecek'

2018-05-30 17:19 - Ekonomi

TFF'den Mustafa Cengiz'e tebrik

2018-05-27 01:02 - Spor

'Tankçı mermimiz bitti, sivillere ateş edin'

2018-05-28 23:02 - Gündem

Turkcell'lilere Dergilik’ten ek sürpriz hediye

2018-06-01 19:27 - Ekonomi

'Darbeci zihniyetleri tarihin derinliklerine göndereceğiz'

2018-05-28 01:02 - Siyaset

Kütüphanedeki kitaplar bir 'tık'la öğrencinin okulunda

2018-05-31 18:02 - Çevre-Hayat

'Umarım 'Ahlat Ağacı' bizi biraz daha iyileştirir'

2018-05-31 20:02 - Kültür Sanat

Bursa'nın manevi büyükleri: Emir Sultan ve Üftade Hazretleri

2018-05-31 20:32 - Kültür Sanat

Araştırmalarını NASA'nın ödünç meteoritleriyle sürdürüyor

2018-05-28 17:32 - Teknoloji

İlgili Haberler

Kars'ta ecdadın vatanı savunduğu tabyalar ihtişamını koruyor

12:47 - Kültür Sanat

Sami Yusuf: Filistinliler için başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede mücadele veriliyor

17:39 - Kültür Sanat

"TÜDAV MARU ile Piri Reis'in İzinde" bilim seferi Çanakkale'den başladı

13:38 - Kültür Sanat

Sivas'ta bedensel engelliler 'ebru kursu' ile hayata tutunuyor

13:23 - Kültür Sanat

Sinop'ta emekli eğitimci sahilde bulduğu taşları yontarak insan figürleri yapıyor

13:38 - Kültür Sanat

Günün Manşetleri

Nene, Fenerbahçe'ye transferinden mutlu ve gururlu

20:43 - Spor

86,5 milyon liralık tarımsal destek kalemleri bugün yatırıldı

19:18 - Ekonomi

Kore Savaşı'nda şehit olan 4 Türk askerinin kalıntıları kimlik tespiti için incelenecek

18:48 - Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3'üncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı andı

18:42 - Gündem

Fed Başkanı Powell: Değişen risk dengesi, politika duruşumuzu ayarlamamızı gerektirebilir

18:32 - Ekonomi