Bursa
Henüz 7 yaşındayken ağabeyinin yanında çıraklığa başlayan 69 yaşındaki İsmet Şeref, uzun yıllar birlikte çalıştıktan sonra 1984 yılında kendi atölyesini açtı.
Oğlu Hikmet'i (43) de 5 yaşındayken yanına alan Şeref, mesleğin inceliklerini ona da öğretti. Baba oğul, geleneksel yöntemlerle önce makasla çelik ham maddeyi şekillendiriyor.
İsmet ve Hikmet Şeref, kestane kömürüyle yakılan ateşle yaptıkları ısıl işlemin ardından damgalama, parlatma, sap takma ve bilemeyle kullanıma hazır hale getirilen bıçakları, yurdun dört bir yanına gönderiyor.
Baba İsmet Şeref, AA muhabirine, çok değerli ustalarla çalıştığını ve bu işe aşık olduğunu söyledi.
Öğrendiklerini yeni nesle aktarmalarına rağmen bu zanaatın artık nadir rastlanan bir iş haline geldiğini belirten Şeref, mesleğin inceliklerini oğluna öğretmenin mutluluğunu yaşadığını kaydetti.
Şeref, oğlu ile geleneksel yöntemler kullanarak Bursa bıçağı ürettiklerini belirterek, "Bir yolcu gibi geldik, gemiye bindik, yolcu gibi ineceğiz. Bu gemileri yürütecek çocuklarımızdır, alt neslimizdir. Bunlara eğitim vermemiz gerekiyor fakat bizim mesleğimiz bitmek üzere. Ne çırak geliyor ne ustalarımız kaldı, ne kalfalarımız kaldı." diye konuştu.
Bu zanaatın olabildiğince tanıtılması gerektiğini dile getiren Şeref, "Bu işi ben kesinlikle bırakamam çünkü ben bu işe aşığım. Bu kokuyu almasam, bu çark sesini duymasam benim ömrüm kısa olur. Ben bu işe aşığım. Musalla taşına kadar devam etmek istiyorum." dedi.
Okula başlamadan atölyeye girdi
Bir kız çocuğu babası Hikmet Şeref de 5 yaşındayken babasıyla dükkana gidip gelerek bu mesleği öğrenmeye başladığını anlattı.
Bir yandan bıçakçılığı öğrenip bir yandan babasının teşvikiyle üniversite okuduğunu belirten Şeref, aynı zamanda bir fabrikanın da AR-GE kısmında çalıştığını söyledi.
Şeref, fabrikada malzemeye dair öğrendiklerini bıçakçılıkla birleştirdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bursa bıçağını önemli kılan, Türkiye'de her yerde kullanabileceğiniz et ve sebze doğramaya yarayacak bir şekil yapısı var. Demirci ustaları çok eski zamanlarda, malzemeye ulaşamadıkları zamanlarda, bahçe demirinden, çapadan ne buldularsa onlardan Bursa bıçağı yapmış. Bir potada eritip çelik haline getirmişler. Ondan sonra dövme bıçak böyle çıkmış."
Çeliği makasla şekillendirip ısıl işlem uyguladıklarını anlatan Şeref, bu işlemde kestane kömürü kullandıklarını, yanarken ortaya çıkan uçucu karbonun ise bıçağın sertliğini artırdığını, solunan dumanın ustayı zehirlemediğini vurguladı.
Şeref, soğutma sürecinde ise asit oranı yüksek zeytinyağı posası kullandıklarını belirterek, "Bıçak ani soğumaya geçtiğinde asidik bir ortamda hem hızlı soğuma yapıyor hem içindeki elementleri çok güzel ortaya çıkarıyor." ifadesini kullandı.
Çocukluğundan beri yaptığı bu işe sevgiyle bağlı olduğunu dile getiren Hikmet Şeref, "Bursa'da bıçakçılık adına birçok arkadaşıma destek olduğumu düşünüyorum. Aynı şekilde babam da öyle. 'Bu işten çok zengin olayım, hanlarım olsun' düşüncesinde değilim ama bu dükkanda vakit geçirmek çok hoşuma gidiyor. İnşallah hayatımın sonuna kadar burada olacağım." diye konuştu.
Şeref, babası gibi çırak yetiştirmek ve bilgilerini aktarmak istediğini sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com