?>

Anadolu'nun bin yıllık konargöçerlik kültürünü Sarıkeçili Yörükleri sürdürüyor

Konargöçerlik yaşam tarzının Anadolu'daki son temsilcilerinden olan Sarıkeçili Yörükleri, gelişen teknolojiye rağmen bin yıllık geleneklerinden vazgeçmiyor.

Çevre-Hayat - 5 yıl önce

Mersin

Yaz aylarını, serin yaylalara sahip olduğu için Konya ve Karaman'da geçiren Yörükler, kışın gelmesiyle birlikte ılıman iklimin etkili olduğu Mersin'in yolunu tutuyor.

Zorlu yolculuk öncesi evi bildikleri çadırları söken, yufka ekmek, peynir ve yoğurt hazırlayan Sarıkeçililer, eşyalarını yükledikleri develeri ve tek geçim kaynakları olan keçileriyle Torosların engebeli yollarını arşınlıyor.

Yolculuk boyunca birçok yerde konaklayan Yörüklerin son durağı, Gülnar ve Silifke ilçesindeki ormanlık alanlar oluyor.

Konargöçerlerden 4 kişilik Uçar ailesi, bir aylık yolculuğun ardından vardıkları bin rakımdaki Taşoluk Yaylası'na çadırlarını kurdu.

Anne 60 yaşındaki Hatice Uçar, gününü, çadırı temizleyip yemek yapmakla geçirirken eşi Ali Uçar da (62) hem kendileri hem de hayvanları için su bulma telaşına girişiyor.

Ailenin 22 yaşındaki kızı Fatma Dilekmen ile kocası Mustafa Dilekmen de (23) develer ve keçileri otlatmak için mesai harcıyor.

"Çadırda doğduk, büyüdük, başka bir yerimiz yok"

Anne Hatice Uçar, çadırında ağırladığı, konargöçer yaşamın güzellik ve zorluklarını anlattı.

"Çadırda doğduk, büyüdük, başka bir yerimiz yok." diyen Uçar, "Hayatta kon-göç, kon-göç yaparak uğraşıyoruz. Bazen bir yerde 3, bazen de 5 ay oturduğumuz olur. Mallarımızla develerimizle uğraşıp duruyoruz Allah'a şükür." ifadelerini kullandı.

Yaşadıkları en büyük zorluğun, hayvanlarının, başka insanların bahçelerine girmesini engellemek olduğunu söyleyen Uçar, gece sık sık kalkıp hayvanlarını kontrol ettiklerini kaydetti.

Uçar, sıkıntılarına rağmen göçerliği sevdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Ürünlerimizi, yoğurdumuzu, peynirimizi yapıyoruz. Yarısını satıyoruz, yarısını kendi ihtiyaçlarımız için kullanıyoruz. Ben artık sonuma geldiğimi düşünüyorum, bizim iş bitti. Allah izin verdiği kadarıyla yapacağım.

Kendi evim var da gidip oturmadık, orada duramayız. Böyle görmüşüz, kon-göç yaparak zaman geçiyor. Doğmuş, büyümüşüz bunu görmüşüz, eller gibi rahatlık görmedik. Buraya gelen bazı kişiler 'Sen burada nasıl vakit geçiriyorsun?' diyor. Bana hiçbir zorluğu yok, var da yok. Zorumuza gitmiyor.

Allah'ım sadece sağlık versin, hasta olmayalım. Bu dağda hasta olsan ne yapacaksın, dursan duramam, hastane yok. Sağ olsun dostlarımız var onlar bakıyor, yardımcı oluyorlar."

"Bu benim mesleğim, ekmeğim"

Baba Ali Uçar da yarım asrı aşan hayatı boyunca yollarda olduğunu, yolculuklarında her zaman bildikleri güzergahları kullandıklarını kaydetti.

"Bu benim mesleğim, ekmeğim. Ekmeğime hiçbir zaman kötü diyemem. Mallarımız Allah'ın verdiği bir nimettir." diyen Uçar, işini severek yaptığını söyledi.

Torosların ve ormanların koruyucusu olduklarını dile getiren Uçar, şunları anlattı:

"Aslında dağın bekçileri, ormancısı biziz. 24 saat, gece ve gündüz ormanın içerisindeyiz. Ne olursa olsun devletimize, kanunlarımıza bildirmek zorundayız çünkü burada bir şey olsa ve seslenmesem sorumlusu ben olurum, göz yumamam.

Hele ormanı yakana ben çok gıcığım çünkü ormanlar kül oluyor, dağılıp gidiyor. Benim için, 'Keçi besliyor o yüzden ormana destek oluyor.' diyen olur. Kıl keçinin yayıldığı ormanda bir şey olmaz, yerse ağaçların eteğinden yer, ağaçlar gene yetişir.

Türkiye kuruldu kurulalı kıl keçisi var ama bu kıl keçisinin kuruttuğu bir orman yoktur ama yangınlar dağlarımızı, ormanlarımızı kül ediyor.

Çadırda doğup, büyüyen Fatma Dilekmen de zorluklarına rağmen geleneğini sevdiğini söyledi.

Mersin'e bir aylık yolculuğun ardından vardıklarını aktaran Dilekmen, şöyle konuştu:

"Göçmemize yakın sütümüzü, yoğurdumuzu, peynirimizi yaptık. Eylül ayının sonuna doğru çadırımızı, eşyalarımızı toparladık. Sonra göçmeye başladık. Konarak, göçerek, dinlenerek vakit geçiriyoruz. Her yeni yere vardığımızda aynı şeyleri yapıyoruz.

Çadırımızı kuruyoruz, eşyalarımızı düzenliyoruz, yatağımızı, yorganımızı, çayımızı, çaydanlığımızı çıkarıyoruz. Her zaman her yerde aynı işleri yapıyoruz. Yaz, kış demeden, doğma büyüme böyle gidiyor."

Dilekmen, gününün büyük kısmını hayvanları otlatmakla geçirdiğini, güneşin doğuşuyla başlayan işinin, güneşin batışıyla bittiğini belirtti.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

Haftanın Öne Çıkanları

'Karaoğlan'ın vefatının üzerinden 14 yıl geçti

2020-11-04 14:56 - Gündem

Timur Selçuk son yolculuğuna uğurlandı

2020-11-07 20:06 - Gündem

Deprem bölgesinde bu hafta yağış beklenmiyor

2020-11-02 19:18 - Gündem

'Federal temelde bir anlaşma zemininin pek de umut vermediğini ifade ettik'

2020-11-04 05:11 - Dünya

Vodafone TV’de Avusturya Futbol Ligi derbi heyecanı

2020-11-07 16:48 - Genel

Depremde hayat kurtaran davranışlar

2020-11-04 17:00 - Çevre-Hayat

Maradona hastaneye kaldırıldı

2020-11-03 14:46 - Dünya

İstanbul'da salgına karşı mesai düzenlemesi

2020-11-04 17:56 - Gündem

Viyana’daki terör saldırısının faili Türkiye'de tutuklanarak Avusturya'ya iade edilmiş

2020-11-05 02:05 - Gündem

Pakistan, çalınan 45 tarihi eseri ABD'den teslim aldı

2020-11-04 14:36 - Kültür Sanat

İlgili Haberler

Tuz Gölü'nde oluşan kütleler fotoğraf tutkunlarının ilgisini çekiyor

14:18 - Çevre-Hayat

İkinci baharlarında belediyeden aldıkları destekle besici oldular

13:32 - Çevre-Hayat

Emekli pilot resim tutkusunu emekliliğinde de sürdürüyor

13:17 - Çevre-Hayat

Tokat'ta doğal taşlar kadınların elinde hediyelik eşyaya dönüşüyor

13:08 - Çevre-Hayat

Göçerlerin yaylalardan kışlaklara yolculuğu sürüyor

12:38 - Çevre-Hayat

Günün Manşetleri

Cambridge Sözlüğü, "parasocial"ı 2025'in kelimesi seçti

15:37 - Dünya

Çin, Almanya'nın ticaret ortakları arasında ilk sıradaki yerini geri aldı

15:22 - Ekonomi

AB, 2027'ye kadar "Askeri Şengen" bölgesi oluşturmaya yönelik yeni planını açıkladı

15:18 - Dünya

İstanbul Havalimanı "ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetim Sistemi" sertifikasını aldı

15:12 - Gündem

Azerbaycan'da, Türk Devletleri Kızılay Ağı toplantısı yapıldı

15:08 - Dünya